OYUN PARKI

Artventure - Kas 2004

Onur Eroglu, Nazli Eda Noyan, Serazer Pekerman

Daghan Celayir, Ugur Eroglu, Oguz Isdeger, Burak Kolcu, Burak Olcayli, Cagri Saray'ın katkılarıyla.

Fotograflar: Margaret Ross Tolbert, Beran Akdağ, NTV

resimden bir şey anlamam

elleyip bakmam lazım önce

aşk avucumda mı diye

ilkin başta gelir tıkınma

sonra gelir sevişme

üçüncüsü boks hiç unutma

dördüncüsü kafa çekme.

sakın çıkarma aklından

her şey serbest ne yaparsan

kasırga ne yapıyorsa ben de aynısını yapabilirim...
Ceviz kabuğuna -ne büyük şansla- sığabildiği o döneme ait anımsıyabildiği ilk mutluluğun, anneannesinin arka balkonunda, hergün kumlanan, arasıra mürekkep balığı dövülürken moraran o kumsala inen merdivenlerde oturup denizi ve üstünde batan güneşi seyrettiği akşamüzeri olduğunu söyler.

Onu mutlu eden, önünde huzurla ama gürültüyle horlayan deniz, şeftali ağacının bereketten eğilen dalları, kocaman su küplü mutfakta kızaran köfteler, annesi ve teyzelerinin uzaktan gelen keyifli mırıltıları, korukla turistleri tüf tüfleyen kuzenleri, dev dalgaları andıran mavi dağlar, turuncu pırıltılar arasında bir dalıp bir çıkan eski, yıkık iskele ayakları, koyun iki ucunda yaşayan aşıkların ve batık kentin efsanesidir...

Tamam demiş çocuk. Artık denize de sahibim.Tasa da. Ne güzel! O esnada eve ezelden beri saçlarında, teninde, midesinde, kıçında geri götürdüğü deniz tuzunu, kumunu, kokusunu, zaten denize hep sahip olduğunu unutmuş.

Geriye içi kum ve su dolu tasla dönüp yatağının yanına koymuş. 4 gün ara ara seyretmiş onu. Bir avuç kum, bir avuç su...

Ama elbet denizi özlemiş... Esintisini, her yanının saran hacmini, sesini, derinliğini özlemiş.

Heyecanla 20 santim daha uzayarak denize koştuğunda sahilde kendi gibi irili ufaklı pek çok çocuk görmüş. Kumdan kale yapanlar, koşanlar, yüzenler... Denize sahip onlarca küçük ayak. Onları karşı sahilde selamlayan aynı suyun içindeki onlarca küçük ayak daha... Ama hiç birinin tası yokmuş...

ARTVENTURE official site
GIRLSAWTHESEA